18 Kasım 2008 Salı

Anayasa Kavgası - Başyazı

Osmanlı İmparatorluğu 600 yıllık bir tarihi vurgular, devlet zamaneye göre kurulmuştu, doğal olarak dinciydi, fetihçiydi; son dönemlerde kendi içinde büyük tartışmalara sahne oldu, 1912’den 1922’ye dek 10 yıl süren savaşlardan sonra yerini Türkiye Cumhuriyeti’ne bıraktı.
Ancak biliniyor ki bugünkü dünyada Osmanlı var olamazdı, çağın dışına düşmüştü, tükenmişti.
Türkiye Cumhuriyeti, 10 yıl süren yıpratıcı harplerin son döneminde, olağanüstü bir çabayla, Milli Kurtuluş Savaşı vererek kurulmuştur.
Hiç unutulmaması gereken bir nokta var.
Eğer Batı’nın, daha doğru deyişle emperyalistlerin iradesi üstün gelseydi bugünkü Türkiye Cumhuriyeti kurulamaz ve var olamazdı.
*
Bugün anayasamızın ‘değiştirilemez’ diye nitelenen ilk maddelerinde işte bu varoluş tarihimizin gerçekleri vurgulanıyor.
Anayasamızın ilk dört maddesinde yazılı cumhuriyetçilik, laiklik, bölünmezlik ilkelerine karşı kim çıkabilir? Bayrak, resmi dil, ulusal marş, başkentin Ankara olması konularında değişiklik söz konusu olabilir mi?
Demokratik ve sosyal bir hukuk devleti güvencesi altında yaşamak istemeyen var mıdır?
Peki, bu maddelerin değişmezliği üzerine koparılan kıyametin anlamı nedir?
*
İster istemez aklı başında bir kişinin aklına şu olasılık geliyor:
21’inci yüzyıla girerken Türkiye’deki dinci-İslamcı siyasal akımla “stratejik müttefikimiz Amerika” arasında yeni bir yaklaşım gerçekleşti.
Bugünkü iktidar bu yaklaşımın ürünü sayıldığına ve “Ilımlı İslam Devleti Modeli”nin çok lafı edildiğine göre değiştirilemez anayasa maddesi için Meclis’te şöyle bir öneri yapılamaz mı:
“Türkiye Cumhuriyeti şeriata dayalı bir İslam devletidir.”
Değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddelerin değiştirilebilir olmasını isteyen ve bu yolda büyük bir tartışma açarak kıyameti koparanların muradı bu mudur?
Yoksa ‘bölünmezlik’ ya da ‘resmi dil’ vb. konularda dertlerimiz mi vardır?
*
AKP iktidarının üstüne, giderilemeyen bir şaibe yapışmış bulunmaktadır.
İşin başından beri, bugün Meclis’te çoğunluğu elinde bulunduran partiyi yönetenlerin “takıyyeci” olduğu iddiası gündemdedir.
Şimdi anayasanın değiştirilemez maddeleri üstüne koparılan kıyamet, şüpheyi yoğunlaştırmaktadır.
Anayasayı değiştirmek elbette ulus çoğunluğunun değer yargılarında destek bulabilecek bir girişimdir.
Ama bu işe “değiştirilemez maddeler” üzerinden başlamak mı gerekiyor?

17 Kasım 2008 - Cumhuriyet

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa