19 Ekim 2007 Cuma

84.Yılında Bir Cumhuriyet Bayramı Tebriği

Son 10 gün.

84. Yılını kutlayacağımız Cumhuriyet Bayramı’na sadece 10 gün kaldı.

2007’deki genel tablo karanlık.

1923’teki aydınlık çizgiden ve hedeflerden uzaklaşılmış, bağımsızlık yitirilmiş.

Hasta bir imparatorluktan yenilgilerle yorgun ve yoksul düşen halk, 4 yıl daha sürecek son savaşını veriyor. Düşman çok. Dönemin süper güçleri Anadolu’yu paylaşmış. Her yer işgal altında. Düzenli ordu yok, silah ve mühimmat gasp edilmiş. İçerideki işbirlikçiler, İzmir’i işgal eden Yunan’ı hilafetin ordusu ilan etmiş. Ona kurşun sıkanı ise kafir.

Tüm cihana hükmetmiş zamanın en büyük imparatorluğundan geriye tek bir kişi ayakta kalıyor:

Mustafa Kemal.

O an yeryüzünde yaşayan hiç kimsenin aklına gelmeyen bir şeye inanmış. Ve de onun için savaşıyor.

Hedefinde tam bağımsız bir Türkiye Cumhuriyeti var.

Kul olmaktan ötesini bilmeyen halkına demokrasiyi hediye edeceğini, Sofya’da askeri ateşe görevindeyken en yakınına açıklıyor. Yıl 1914.

Olacak şey değil.

Bugün O’na deccal diyenleri anlamıyorum.

Çünkü Mustafa Kemal’in düşündüğü, inandığı, savaştığı ve sonunda zafere ulaştığı ‘Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ fikri, o dönemde şeytanın dahi aklına gelmez!

Ve kimsenin hayal dahi edemediği Türkiye Cumhuriyeti’ni 29 Ekim 1923’te tüm dünyaya ilan etti.

Üzerinden tam 84 yıl da geçmiş…

Bugünkü tablo ise dünü aratmıyor.

Toplam 4 yıl süren Kurtuluş Savaşı’nda 10.000 vatan evladını yitirmiş Türk Ulusu; 25 yıldır bitiremediği bir terör örgütüne 30.000 üzerinde kayıp veriyor.

Bu sayı her geçen gün artarken, PKK terör örgütü daha da güçleniyor. Üç-beş çapulcu olarak nitelenen teröristler bugün Kuzey Irak’ta Kürdistan’ı ilan ediyor.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde temsil ediliyor.

Sözde lider kadrosu tehditler savuruyor. Mesud Barzani herkesi Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı savaşa davet ediyor.

Terörist başı Abdullah Öcalan İmralı’da korunurken örgütüne talimatlar veriyor. Avukatları ve insan hakları örgütleri kendisinin sağlığından sürekli endişe duyuyorlar.

Son 50 yıldır kapısında ulusal onurumuzu ayaklar altına alarak beklediğimiz Avrupa Birliği, PKK terör örgütüne lojistik destek sağlıyor.

Fransa Dışişleri Bakanı, Barzani’yi kucaklarken Kürdistan’da Fransız Konsolosluğu açma sözünü veriyor.

Dost ve müttefik Amerika, silahlarını kendi elleriyle PKK’lı teröristlere bırakırken, askerimizin kafasına çuval geçirmeyi ihmal etmiyor. Sınır ötesi operasyon yetkisinin Irak’ın egemenliğini tehdit eder açıklamaları yaparken, kendi ordusunun Irak’ı paramparça ettiğini ve ardında 750.000 insanı katlettiğini unutuyor. Komitesinde sözde Ermeni Soykırım’ını kabul ediyor.

İktidara taşıdığı AKP Hükümeti ve Başbakan Erdoğan ise evlere şenlik.

ABD Komitesinde kabul edilen soykırım tasarısı üzerine Büyükelçimizi ülkeye geri çağırırken, PKK eylemlerinin durdurulması için Büyük Başkan’ına yalvarmak üzere önümüzdeki ay ziyarette bulunma planları yapıyor.

Tezkere izninin mutlak bir sınır ötesi operasyon anlamına gelmediğini, bu tezkereyi henüz Meclis’e taşımadan beyan ediyor.

32. Gün’lerde olası K.Irak operasyonunu ‘istila’ olarak adlandıran, köşelerinde Atatürk’e söven yazarlar ödüllendirilirken, hükümeti eleştirenler ya gazetelerinden ya da ülkelerinden kovuluyorlar.

Önce Nobel’i sonra New York’tan evi alanlar bu ülkenin gurur duyulası şahsiyetleri ilan edilirken, Ekonomiden sorumlu devlet bakanımızın aynı zamanda İngiliz vatandaşı olduğunu öğreniyoruz.

Cumhurbaşkanlığı adaylığı açıklandığında, “Türkiye’de Cumhuriyetin sonu gelmiştir” dediğini öğrendiğimiz Abdullah Gül’ün değiştiğini savunanları; seçim sonuçlarını manşetlerinden İkinci Cumhuriyetin Birinci Cumhurbaşkanı şeklinde duyurduğunu görüyoruz.

Büyük Ortadoğu Projesi gereği Ilımlı İslam rejimine geçiş tüm hızıyla devam ediyor. Türban, çok yakında anayasada da yerini alarak kılık kıyafet yasası tarihe gömülüyor.

Ilımlı İslam Projesinin gizli kahramanı sağlık sorunları nedeniyle ikamet etmek zorunda! kaldığı ABD’den, tüm dünyaya yayılmış okullarını, yurtlarını kontrol ve koordine ederken müritleri tüm Anadolu’yu sarıyor.

Herhangi bir tarikat mensubu olmayan bireyin çok zor bulunduğu bir toplum haline dönüşüyor, mahalle baskılarını konuşuyor, acaba Malezya mı olacağız tartışmaları yapıyoruz.

Şimdi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Cumhuriyetin 84. yılı kutlamaları için yapmayı planladığı havai fişek gösterileri haberini okuyunca aklıma ister istemez gündüz vakti Ankara’da patlatılanlar geldi. Hani şu AB’ye girdiğimiz günü kutladığımız. Ne kadar sevinçliydik hepimiz. Hangimizin aklına gelirdi sadece 2 yıl sonra Malezya’yı tartışacağımız.

Son 10 gün.

84. Yılını kutlayacağımız Cumhuriyet Bayramı’na sadece 10 gün kaldı.

Önümüzdeki on günde nelerin yaşanabileceğini ise kimse kestiremiyor.

Büyük devletlerin yüz yıllık politikalarına alet olurken, onların politikaları gereği rejim değişikliği yaşarken; dünyanın sayılı orduları arasında gösterilen TSK’nın yalnızca on gün sonra nerede olacağını bilemiyoruz.

Dış politikan yok.

İç politikan, AB ve ABD güdümünde, tarikatların ellerinde.

Ekonomin ise yine yabancıların tekelinde.

Halkın önemli bir kısmı oyunu üç poşet kömür ve nohuta eş değer tutarken, onu bu hale getiren nedenleri sorgulama bilincinden uzak.

Mustafa Kemal’in adı ‘diktatör’, Kemalizmin adı ‘gericilik’ olmuş. Bu değerleri savunanlara yaşı, eğitim durumu ne olursa olsun ‘dinazor’ deniliyor.

Bu şekilde kaç Cumhuriyet Bayramı daha kutlayabiliriz, bilemiyorum.

Belki son on.

Belki de son.

Ama ben yine de sizin önümüzdekini en coşkulu kutlayacağınızdan eminim.

Çünkü siz garanti olanı seversiniz.

İyi Bayramlar…

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa