17 Nisan 2007 Salı

Özlenen Cumhurbaşkanı ve Aydınlığa Hasret Türkiye

Geçen yazımda, 14 Nisan Cumhuriyet Mitinginin her kesim tarafından doğru okunulup, ders çıkarılması gerekliliğinden söz etmiştim.

Henüz mürekkebi kurumadan, ilk açıklama Sayın! Arınç’tan geldi. Bir Meclis Başkanı gibi değil de daha çok bir tarikat şeyhi gibi konuştu:

“Dindar bir Cumhurbaşkanı seçeceğiz.”

Türk Halkı’nın yıllar sonra, özlemini duyduğu cumhurbaşkanına pek yakında kavuşacağının müjdesini(!) verdi.

Şimdi...

Burada sizlere laiklik, Atatürkçülük, bölünmez bütünlük, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve rejiminin, Sayın! Arınç için ne ifade etmediğini tekrar tekrar anlatmaya lüzum görmüyorum.

Mustafa Kemal’den, Sayın Sezer’e tüm Cumhurbaşkanlarımızın sanki dinsizmiş gibi gösterilmeye çalışılmasının, İslamiyet’te bir yeri olup-olmadığının tartışmasına da girmeyeceğim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç’ın, arkasına aldığı okyanus ötesi destek ve cesaretle, yaptığı bu tarihi densiz açıklamalar doğrultusunda, Türk Ulusu’nda gerginlik yaratmasının mutlak bir sebebi olmalı.

Çünkü bu açıklamalar, aşık! oldukları demokrasiye de sığmıyor.

Bugünkü adı AKEPE, geçmişlerinde ise sırasıyla Milli Selamet, Refah ve Fazilet olan tüm partilerin iki ana amacı vardı:

İlki, içine bir türlü sızmayı başaramadıkları, başardıkları zamanda da görüşünü değiştirecek kuvveti bulamadıkları Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yıpratmak...

İkinci ve asıl amaçları ise, Türkiye Cumhuriyeti rejimini şeriat eksenine oturtmaktı.

İşte, önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimi, bu amaçlardan en az bir tanesini gerçekleştirmeleri bakımından hayati değer taşımaktadır.

Uzlaşma aramadan seçecekleri özlenen! Cumhurbaşkanı ile, önce “ılımlı” ardından “azılı radikal” İslam Cumhuriyeti hayallerinin önündeki engeli kaldıracaklar...

Yok eğer, TSK, kendisine anayasa ile verilen görevi yerine getirdiğinde de “demokrasi ve AB düşmanı” ilan edilecek ve nurlu! aydınlık Türkiye’nin önüne set çektiği savunulacaktır.

Yıllardır oynadıkları bu tehlikeli oyun, artık bir sır değil!

Bu oyunu bozacak en sağlıklı çözümün ilk örneği, 14 Nisan Tandoğan’da sahnelendi.

Bu yüzden bu kadar engellemeye ve eleştiriye maruz kaldı.

Katılım sayısının düşük gösterilme çabası, Cumhuriyet Mitingine katılan bir milyon insanın bu sıradan oyunu bozacak en büyük güç olduğunun kanıtıdır aynı zamanda.

Türk Ulusu’nun devrimci ruhuna, 12 Eylül ile serpilen ölü toprağın, savrulduğu yer Tandoğan; tarih 14 Nisan 2007 idi.

ABD ve AB emperyalizmine bel bağlamış cumhuriyet düşmanlarının ve işbirlikçilerinin en çok korktuğu da bu oldu!

Aydınlığa hasret Türkiye’ye, tüm ulusun azim ve kararlıyla hep birlikte, omuz omuza ulaşacağız.

İnanın!

1 Yorum:

Anonymous Adsız dedi ki...

eline saglık erhancım ama pek inan mıyorum bunun seni yazdıgına.yinede olsun..güzel olmus

19 Nisan 2007 14:15  

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa