1 Aralık 2009 Salı

Muhtarın Kızı


İLGİ çekmeyen muhtarın çirkin kızı, kendinden söz ettirmek için gidip çeşmeye işerdi.
Tüm köy aylarca ondan söz ederdi.
Bir zaman sonra unutulduğunu, adının konuşulmadığını görünce yine doğru çeşmeye...
Ve köylü yeniden başlardı; muhtarın kızını konuşmaya...

O tartışmalarda izlediklerinizin çoğunun, başka türlü kendilerinden söz ettirmeleri olanaksızdır.
Sığ ve yeteneksizler...
Çoğu tam tersi ideolojilerden döne döne oralara kadar geldiler; ikiyüzlü ve dönekler...
Atatürk‘e saldırmayı, Türk ordusunu aşağılamayı, cumhuriyeti tekmelemeyi “aydın ve demokrat” olmak sanıyorlar.
Koca İslam dünyasının son yüzyılda kazandığı tek onurlu savaşı ve sonrasında kurulan “Türkiye Cumhuriyeti”ni “diktatörlük” sayıyorlar.
“Türk” kelimesine kızıyorlar...
Bayrak sallayanlara “faşist” diyorlar...
(.........)
Söyler misiniz; ne zamandan beri kalpaklı Atatürk başlı bayrak sallamak kabahat?..
İzmir’de kadınların evlerden Atatürk başlı bayrak sarkıtmaları nasıl “suç” olabilir?..
Türkiye’nin yüz akı İzmir, nasıl “faşist kent” gösterilebilir?..
İçini bilmeden bir “açılım” lafını altı ay tartışmak ve desteklemek ahmaklık olmaz da...
Habur kapısında yaşananları gözle görüp tepki göstermek nasıl “gerikafalılık” sayılabilir?..

Ben anlıyorum aslında; muhtarın kızı hesabıdır o...
Yeteneksizliğin var olma cinliğidir...
Döneklikle kaybedilmiş kimliğin kişiliğin, bir yolunu bulup aradan pırtlama çabasıdır...
Aykırı-sivri-densiz-saygısız laflar edip, bir şekilde kendini hatırlatma girişimidir bu:
Hani çeşmeye işemek gibi...

Bekir Coşkun, 27 Kasım 2009 - Habertürk
Fotoğraf: Yasemin Çongar - Çengiz Çandar - Hasan Cemal ve Ahmet Altan

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa